Salı, Mart 29, 2011

ha bir de, özellikle de metabolizmamın bu yeni düzene ayak uydurmaya çalıştığı bu günlerde, şikayetçi olduğum bir konu daha var: okul tuvaletleri. pisliği, kalabalıklığı filan değil sorun, kendi banyomun konforunu hiçbir yerde bulamasam da öyle dışarıdaki tuvaletleri kullanamayan biri değilimdir. hatta hijyenik eksikliklere bile bir yere kadar tolerans gösterebilir, gözlerimi kapar vazifemi yaparım. fakat arkadaşım, SOĞUK. biz bu işi yaparken her durumda kıçımız açıkta oluyor. biraz daha özen gösterilemez mi? mesela japonya'da sekiz farklı konumdan su fışkırtan, ısıtmalı, parfüm sıkmalı klozetler varmış. ah şimdi japonya dedim de bir fena oldum. of ya. neyse.

Pazartesi, Mart 28, 2011

başlayalı bir ay oldu olmadı, ama şimdiden ahkam kesmeler gırla.

şeyi merak ediyorum, bu "of çok sıkıcı bir hayatım var" hissi hep devam ediyor mu, yoksa bir süre sonra durumu kanıksayıp bu sıkıcılığı içselleştiriyor mu insan? peki mesela bende telefonları "efendim hocam" diye açıp, kişisel mesajlarımı "iyi çalışmalar" diye bitirecekmişim gibi bir his oluyor, o geçiyor mu?

görünüşe göre sözleşmem bitene kadar kendi kendine çalışabilen disiplinli bir çevirmene dönüşeceğim.

hep uykum var ama ya.
iyi çalışmalar.
bu sabahki gecikmemin sorumlusu bakanlar kurulu ve oldukça akıllı olsa da aklı türk zekasına yetişemeyen telefonumdur. yanı sıra sınav başı verdiğimiz kırkar teleler de yaz saati uygulamasının başlangıç gününe sınav koyan ösym planlama departmanının boğazına dizilsin diyorum. öte yandan zaten gecikmişken üzerime yayılan rahatlama hissinin hastasıyım. böyle de geniş bir insanımdır. it sucks to be my boss. bunu buraya mesai bitimine on dakika kala yazmam da apayrı bir başarı.
başka bir şeyler daha yazacaktım da otosansür uyguladım şimdi kendime.