Koşturmak boş durmaktan iyidir
Boş durmak boş koşmaktan yararlı
Hoş tutmak gönlü, yas tutmaktan çok zormuş
Yaşlanmak her dökülen yaprağın arkasından ağlamak gibidir
Hayatta erken emeklilik seçim değildir, kadere bağlıdır
Yazgıdır
Hayat ince bir çizgi, narin bir çalgıdır
Yüzlerce yıl emek veren insanin
Hasat zamanı ölü tohumları mıdır?
Her güne yeni umutlarla açılan gözler
Yalanlarla aldatılan gözler
Dolanlarla ağlatılan gözler
Bir güzel sözle güler
Akıtılan her damla ter yok oluşu engeller
Negatif değillerse, art niyetli değillerse eğer, bu böyle
Devam eder
Dilediğim her şey olmuyor
Çabalar bazen çok nafile
Nargilenin dumanına benzer hayallerim
Sadece beni zehirler ve uçup gider
Kafileler gibidir insanlar
Bazen seni seyreder giderler
Herkes kendine paha biçmiş
Bende karşılıksız bir çek
Emeklerim dostluktan yana, ama olmuyor !
Anneme sordum niçin böyle
Ama baktım o da ağlıyor
Kanadımı kırdılar uçamadım anne
Savaşa soktular koşturdum
Kalbini açamayan herkesin aklına
Eğriyi doğruyu ben soktum
Sonbaharda dökülen yapraktım
İlkbaharda geri geldim ben
Aileme dostuma selamlar olsun
Gökkuşağındaki bir rengim ben
Pazartesi, Aralık 26, 2005
Çarşamba, Aralık 21, 2005
hakkımda birtakım bilinmeyen gerçekleri açıklıyorum.*
-kavun yemem.
-12 yaşıma kadar saçlarım pırasa gibiydi. dolayısıyla günün birinde mavi gözlü olamayacağıma kimse inandıramaz beni.
-sol elimin işaret parmağının iç tarafında kallavi bir ben var.
-i scream for ice cream.
-eskiden en sevdiğim renk kırmızıydı. artık sarı ve kahverengi hariç her rengi en sevdiğim renk kategorisine sokabiliriz.
-kalemkutum her zaman ağzına kadar doludur ama çoğu zaman sadece bir tek kalemle idare ederim.
-kalemi sağ elle, makası sol elle tutarım. yemek yerken hangi elimi kullandığımın bir önemi yoktur. sigara içerken de öyle.
-pek titiz değilimdir ama lavabodaki saç tellerine dayanamam.
-yaz mevsiminde kışı, kış mevsiminde yazı özlerim.
-adımı az kalsın deniz üstünde doğacak olduğum için deniz, nisan ayında doğduğum için nisan koymayı düşünmüşler ama sonra vazgeçmişler.
-liste yapmaya bayılırım.
-belirsizliğe katlanamam.
-fight club'ı ve matrix'i televizyonda izledim. seven'ı hala izlemiş değilim.
-toplardan çok korkarım. beden eğitimi dersleri travmatik anılardır benim için.
-denizden babam çıksa yerim. ama artık biraz zor çıkar :/
-sitcom seyrederken kondüsyon bisikletine binerek ciddi form tutmuşluğum var.
-çocukken limon kolonyası içer, mavi tenekedeki nivea kremlerinden yerdim. hala hayattayım buna rağmen.
-11 yaşındayken evden kaçmaya niyetlendiğim gecenin gününde annemle alışverişe gitmiş olduğum için sanırım, becerememiştim bunu.
-kırtasiye manyağıyım. nezih ve kabalcı'ya gömdüğüm paralarla belki de kendime süper jet bir bilgisayar alabilirdim.
-kolay ikna olurum.
-sivilce sorunumu hala daha yenebilmiş değilim.
-iflah olmaz bir procrastinator'um ve bu sözcük için türkçe bir karşılık bulmak istiyorum bir ara.
*:hadi len.
-12 yaşıma kadar saçlarım pırasa gibiydi. dolayısıyla günün birinde mavi gözlü olamayacağıma kimse inandıramaz beni.
-sol elimin işaret parmağının iç tarafında kallavi bir ben var.
-i scream for ice cream.
-eskiden en sevdiğim renk kırmızıydı. artık sarı ve kahverengi hariç her rengi en sevdiğim renk kategorisine sokabiliriz.
-kalemkutum her zaman ağzına kadar doludur ama çoğu zaman sadece bir tek kalemle idare ederim.
-kalemi sağ elle, makası sol elle tutarım. yemek yerken hangi elimi kullandığımın bir önemi yoktur. sigara içerken de öyle.
-pek titiz değilimdir ama lavabodaki saç tellerine dayanamam.
-yaz mevsiminde kışı, kış mevsiminde yazı özlerim.
-adımı az kalsın deniz üstünde doğacak olduğum için deniz, nisan ayında doğduğum için nisan koymayı düşünmüşler ama sonra vazgeçmişler.
-liste yapmaya bayılırım.
-belirsizliğe katlanamam.
-fight club'ı ve matrix'i televizyonda izledim. seven'ı hala izlemiş değilim.
-toplardan çok korkarım. beden eğitimi dersleri travmatik anılardır benim için.
-denizden babam çıksa yerim. ama artık biraz zor çıkar :/
-sitcom seyrederken kondüsyon bisikletine binerek ciddi form tutmuşluğum var.
-çocukken limon kolonyası içer, mavi tenekedeki nivea kremlerinden yerdim. hala hayattayım buna rağmen.
-11 yaşındayken evden kaçmaya niyetlendiğim gecenin gününde annemle alışverişe gitmiş olduğum için sanırım, becerememiştim bunu.
-kırtasiye manyağıyım. nezih ve kabalcı'ya gömdüğüm paralarla belki de kendime süper jet bir bilgisayar alabilirdim.
-kolay ikna olurum.
-sivilce sorunumu hala daha yenebilmiş değilim.
-iflah olmaz bir procrastinator'um ve bu sözcük için türkçe bir karşılık bulmak istiyorum bir ara.
*:hadi len.
ernie, my man.
susam sokağı'nda edi bir gün öykü yazmaya heveslenir. hemen alır defterini, kalemini, kalemtraşını silgisini dizer masanın üstüne. sözlüğünü şusunu busunu hazırlar. hepsini teker teker sever okşar bir güzel. sonra arkası silgili sarı kurşun kalemlerinin her birinin ucunu açar. sıra öyküyü yazmaya gelmiştir ama bir türlü başlayamaz. bir sürü kağıt buruşturulup çöp sepetini boylar.
o benim işte.
Pazartesi, Aralık 19, 2005
hayatımda hiç bu kadar kar yağsın istememiştim. bir yandan da kaliforniya'daki portakal bahçelerimizde olmak istiyorum. ya da en güzel sahne şu olabilir: dışarıda kar yağarken biz pencerenin gerisindeki portakal bahçemizde dalından kopardığımız portakalları yiyerek kar yağışını seyrediyoruz. fonda da cohen söylesin. "she serves tea and oranges that came all the way from china," desin. çayımız da olsun earl grey. ödevimiz olmasın hiç. suluboya resim yapalım, otobiyografiler okuyalım. ağlayalım ama mutsuzluktan değil. boynumuzda el örgüsü atkılar, dizlerimizin üstünde battaniye olsun. battaniyemiz bizi yaşlı göstermesin. uyumadan hemen önce aklımızdan geçen rüya içerikli düşünceleri kağıda yazmak da zor gelmesin.
bu yaştan sonra "loser" rozeti takacak değilim elbette, ancak radyoda "kaybedenler kulübü" yayınlanıyor deseler ne de güzel dinlerim ben onu.
bu yaştan sonra "loser" rozeti takacak değilim elbette, ancak radyoda "kaybedenler kulübü" yayınlanıyor deseler ne de güzel dinlerim ben onu.
Cumartesi, Aralık 17, 2005
Cuma, Aralık 02, 2005
ben bugün öteki istanbul'a gittim.
koyu yeşil bir göz kalemim, üç boyutlu "kızlar için abdest ve namaz" kitabım, "yaratılış gerçeği serisi 9: hayvanlarda kamuflaj ve akılcı davranışlar" cd'im ve birtakım fikirlerim var artık.
Salı, Kasım 15, 2005
Cumartesi, Ekim 29, 2005
babama ne olmuş
hayatta en katlanamadığım şey belirsizlikken, belirsizlik denen şeyin gelip hayatımdaki en büyük sınav halini almış olması.
Salı, Ekim 11, 2005
let the sunshine in.
saçlarım uzadıkça saçlarımın uzun olmasını ne kadar sevdiğimi yeniden anlıyorum.
Cumartesi, Ekim 08, 2005
bir kazak, bir parfüm, bir mekan, vapur demirine dayanmış ayaklar ve çağrıştırdıkları insanı birdenbire güzel bir nostalji duygusuna alıp götürüyor. bu esnada yanında hissettiklerinin çok benzerini hissedebilen bir arkadaşın olması da cabası. şu anda yaşanmakta olan zamanların oldukça güzel zamanlar olduğu gerçeği belki de o zamanları bu kadar iyi biçimde anmamızı sağlayan. mutluyum ben.
her şey olması gerektiği gibi. muhtaç olduğum kudrete de sahibim. bu iyi.
her şey olması gerektiği gibi. muhtaç olduğum kudrete de sahibim. bu iyi.
Pazar, Ekim 02, 2005
metamorphosis
dünyayı değiştirmeye gerek yok, dünya sürekli değişme halinde. mesele onu sürekli memnun kalabilecek bir hale getirmek. dünyayı üzerimize uydurabilmek için sürekli kendimizi değiştiriyoruz aslında, öteki türlüsü mümkün olmadığı için. genç olmakla ilgili olan mesele de bu: sürekli değişerek, deyim yerindeyse kendini gerçekleştirmek. bunu başarırsak dünya için de iyi bir şey yapmış oluruz zaten. "bütün olmak parça olmaktır" çünkü ilk başta, ne kadar sağlam bir parça yaratırsak, bütünün sağlamlığını o kadar garantileriz. süreç, güzeldir. bu süreci paylaşmak faydalıdır. ilham vericidir, umut vericidir. kelebek olmadan önce tırtıl olmak gereklidir. kelebek kısa ömürlü olsa da güzeldir. zaten onu değerli kılan, kelebek olana kadar katlandıklarıdır.
(hiç gerçekleşmemiş bir radyo programının "manifesto"sunun tasarısıydı bu.)
Cuma, Eylül 02, 2005
sabah
uykusuz değilseniz, uykusuzsanız bile bir sonraki gece telafi edebilecekseniz, sevgilinizin kollarından kalkıp gitmiyorsanız, akşam yine sevgilinizin kollarına dönecekseniz, regl ya da pms sorunlarıyla boğuşmuyorsanız, tuvalete çıkabildiyseniz, güzel bir duş için vaktiniz varsa, kahvaltı edebiliyor ve bunu istiyorsanız, trafik sıkışık değilse, otobüse binebildiyseniz, yolda ölü bir kedi görmediyseniz, akbiliniz varsa ya da muavin bozuk paranız yok diye arıza çıkarmadıysa, vapur gözünüzün önünde kaçmadıysa, vapur sigaranızı ayırdıysanız, yanınızda çakmağınız ya da sigaranızı yakabilecek herhangi biri varsa, hava güneşliyse, yağmurluysa ama şemsiyeniz varsa, gireceğiniz ders güzelse, işinizi seviyorsanız, öğretmeniniz ya da patronunuz sevimli biriyse gerçekten güzel bir zamanı günün.
Perşembe, Ağustos 11, 2005
içimden gelen budur:
Pazar, Ağustos 07, 2005
parmaklara kuvvet
beklenen -yalan aslında, beklenmeyen, hatta hiç gelmemesi umulan- telefon geldi nihayet. beklenen işaret buymuş demek ki, elim ayağım birbirine dolandı. neyse ki, bu hızla geçecek bir sürenin sonunda işler bittiğinde yaşayacağım rahatlıkla avutabilirim kendimi. çok plan proje var kafamda, allah tamamına erdirsin demekten başka bir şey gelmiyor şu an elimden.
evde sigara içebiliyor olsaydım her şey daha kolay olurdu gerçi ama şu an mutsuz olduğum söylenemez.
evde sigara içebiliyor olsaydım her şey daha kolay olurdu gerçi ama şu an mutsuz olduğum söylenemez.
Cuma, Ağustos 05, 2005
pudingim biter bitmez başlıyorum bu sefer.
az yiyip bir uşak tutabilmem mümkün olsaydı eğer, az yemek için sağlam bir gerekçem olmuş olurdu.
Perşembe, Mart 03, 2005
defterden
zihnimi meşgul tuttuğum sürece uykusuz olduğumu hissetmeyeceğime inandırmam gerek kendimi. günlük ortalama altı saat uykuyla hayatta kaldığım günler çok da uzak bir geçmişte kalmış sayılmaz. yapmam gereken işlerden bir liste de çıkarabilirim kaldı ki. üstelik bu üzülünecek değil sevinilecek bir şey olarak algılanmalı. uykuyu azaltmalı, yemeği azaltmalı, sigara çok ölümcül miktarlarda olmamalı, zihinsel faaliyet had safhaya ulaşmalı, bedensel harekete de zaman bulmaya uğraşmalı. tabii bütün bunların sonradan vazgeçilecek kararlar olmadığını da zaman gösterecek.
rüyaları yazmaya tekrar başlamak gerek, bir de uykuya dalmadan hemen önce insanın aklına süper fantastik şeyler geliyor, onları da akılda tutmanın bir yolunu bulmak gerek.
kurşunkalemle yazı yazmayı pek sevdiğimi defalarca belirtmiş olmalıyım. ama bitmeye inatla direnen bu defterde el yazım normalde olduğundan daha kötü. aslında gayet güzel bir el yazım var ama sanırım doğru kağıt ve doğru kalem birliteliklerinden daha güzel sonuçlar ortaya çıkıyor. bir de tabii doğru ruh hali faktörü önem kazanıyor arada.
bir de artık "kurgu" olayına girsem fena olmayabilir, bu yazdıklarım ben ünlü biri olursam günlük niteliğinde değer kazanabilir belki ama sadece bunları yazarak bir yere varamayacağımdan hiçbir anlam taşımayacaklar başka bir şay yazmazsam eğer. demem şudur ki, konusu filan belli olan öyküler, denemeler yazmamak için beni tutan şey ne ise onu bir an önce bulup defetmeliyim hayatımdan. üstelik artık teknik olanaksızlıklardan bahsedebileceğimi de sanmıyorum. hoş, teknik olanaksızlık olarak nitelendirdiğim şeyleri doldurulmayı bekleyen dizi dizi defter sayesinde de alt edebilirdim gayet.
her ne ise, artık konusu "yazamamak" olan sayfalar dolusu yazı yazmak yerine, yazı yazıyor olduğumdan bahsetmeyen yazılar yazmak daha akıllıca olacaktır.
rüyaları yazmaya tekrar başlamak gerek, bir de uykuya dalmadan hemen önce insanın aklına süper fantastik şeyler geliyor, onları da akılda tutmanın bir yolunu bulmak gerek.
kurşunkalemle yazı yazmayı pek sevdiğimi defalarca belirtmiş olmalıyım. ama bitmeye inatla direnen bu defterde el yazım normalde olduğundan daha kötü. aslında gayet güzel bir el yazım var ama sanırım doğru kağıt ve doğru kalem birliteliklerinden daha güzel sonuçlar ortaya çıkıyor. bir de tabii doğru ruh hali faktörü önem kazanıyor arada.
bir de artık "kurgu" olayına girsem fena olmayabilir, bu yazdıklarım ben ünlü biri olursam günlük niteliğinde değer kazanabilir belki ama sadece bunları yazarak bir yere varamayacağımdan hiçbir anlam taşımayacaklar başka bir şay yazmazsam eğer. demem şudur ki, konusu filan belli olan öyküler, denemeler yazmamak için beni tutan şey ne ise onu bir an önce bulup defetmeliyim hayatımdan. üstelik artık teknik olanaksızlıklardan bahsedebileceğimi de sanmıyorum. hoş, teknik olanaksızlık olarak nitelendirdiğim şeyleri doldurulmayı bekleyen dizi dizi defter sayesinde de alt edebilirdim gayet.
her ne ise, artık konusu "yazamamak" olan sayfalar dolusu yazı yazmak yerine, yazı yazıyor olduğumdan bahsetmeyen yazılar yazmak daha akıllıca olacaktır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)